Kayıtlar

Aşinasıyım Bu Ormanın

Tepeye bambaşka bir yoldan çıkmak da mümkündü. Ormana sırtımı dönmeyi vermeyi seçtim. Ne büyük bir hata, gürgenlerin asık suretleri ruhlarını büktü, göğe bakamadan yanlarından geçtim. Keşke dağların ufku daha önce çekseydi dikkatimi, ben niye suçluyum, beyaz bayrağın çağrısı kesti hep takatimi. Yıl geçti beklerken, madem korktuklarım olacaktı, niye armağan ettim korkusuz sadakatimi. Sendelersem düşeyim diye uçuruma yakın yürürüm artık. Açlığım susmaz, ıslık çalar oyuk sinem. Ellerim cebimde, kaşlarım hafif çatık. Mürekkebe kırmızı rengini veren sancı, ancak acıyla yazabilmenin öfkesiyim, dikenli sarmaşık dolandı gürgenlerime. Sancıma şahit ağaçlar artık hep yabancı, bu ormanın pas tutmuş akılsız lekesiyim, üzgünken bile zihnim sanki biraz yalancı. Beyaz atlı gönül akını gürgenlerin arasında dörtnala koştu, ben de oradaydım. Sanki ormanı bilmiyormuşum gibi peşlerinden gittim ben de. Nereye çıkabilirdi, ne umuyordum, gürgenler bana kızdığında neden şaşırıyordum. Hep aynı hikaye, makara a...

Orman Serabı

Daha da ötesine gitmek için bu diyarda, çağrı tekrar yankı yankı uzaktaki ormanda.  Girift uykularının her katmanında, yeni bir uyanış bekler sancıların sonunda. Küllerin engin denizinden, elimde tutuşmamış bir çıra ile çıktım, iliklerime kadar kupkuruyum. Boğulurken unuttuklarım, ormanın serabını görür görmez filizlenirken aklımda, artık daha mutlu, artık daha doğruyum. Her kelimeyi zıpkın yapıp biledim. Deşe deşe çıktım vâdedilmemiş mutlulukların şerrinden, bilemezdim, artık bildim, yırtıp atmak gelirmiş şarlatan hayal tüccarının zehrinden. Vadideki orman, gürgenlerin karnında serap, arkada bıraktığım hüsran, yüzüm herhalde biraz bitap.  Yıllar önce yürüdüm geldim aklımın en kuytu köşesine. Kanımla kan kırmızısı Güneş astım tepesine, merhamet ferahlığı taşıyan bulutlar kandil kandil çevresine. Mezar diye kazdığım çukurlara umuttan gürgenler diktim. Biliyorum bir gün kaybolacağım. Yeniden doğacağım beşiğimi süsledim. Ormanın serabı, inkarı def eden bir çağrı. Ah o çağrı bir ç...

Rol Yapmayın! - Multiplayer MD 1

Resim
 Merhaba, MD adına başladığımız üçüncü serinin ilk yazısına hoşgeldiniz.      MD'nin ne olduğunu, nasıl baş edildiğini ve farklı dışavurumlarını şimdiye kadar defalarca inceledik anlattık. Bu yazıda, MD evrenini dışa vuran insanları bir vaka olarak ele alıp çıkarımlar yapacağız. Ben küçükken hayal dünyasında yaşamak bir kusur sayılırdı. Bunun da aklı bir karış havada denirdi, ne münasebet benim aklım en az elli karış havada, hayal kurarken gökyüzüne bakarım ben. Çocukluğumun geçtiği sokaklarda araba sürenlere sorun. Kaç tane ani frenin mimarıyım. Son zamanlarda yaptığım gözlemler artık bu işin böyle olmadığını gösteriyor. Hayaller artık multiplayer. İnsanlar hayallerini paylaşıyor beraber hayal kurmak için toplanıyorlar, bunlar için ayrı platformlar bile var. Bu yazıda konumuz ise rol yapma grupları. Evet, böyle gruplar var. Ekseriyeti Instagram'da, insanlar hayranı oldukları kitapların, dizilerin, müzik gruplarının ve ünlülerin merkezde olduğu bir evren inşa ediyor,...

Gökyüzü Menşeili #2

Günlerin sensiz geçmesini hala anlamlandıramıyorum. Gün sonunda huzura ermek için karşıma çıkmaman her seferinde beni yıpratabiliyor. Beklediğimin bile farkında değildim. Geçiş artık her şey. Seni tekrar görene kadar, sende kendimi, kendimde seni, ellerinde yeni mümkünleri ve göğsümde nefesini. Diş sıkarak, kelebek mezarı karnımın ateşiyle, başımdan aşağı dökülen mahşer ateşinde yanmamak için kendimi boğuyorum. Ilık bir derede, bazen öldüren bir okyanusta, bazen göz kırpan bir bulutta.  Kökünü söktüğüm her çiçek benliğimin toprağından da götürür biraz. Bilir misin, yanmamak için yıkandığım o nice sular kaç çiçeğimin kökünü kuruttu. Manzara ezilmiş bir sonbahar, çocukluğumu saklayan paslı direkler. Yürüyüp geçmek zorundayım yanlarından. Ya şu vadinin arkasındaysan. Bir gece daha az uyurum, bir kez daha bana bakarsan. Gönül deryası, deryadan deryaya, kül deniziyim artık, salınıyorum ancak, ısırgan gecelerin şerrinden kıt kanaat ilahi yasaya. Ne gördü Yunus Elif'te de, ben göremedim s...

Gökyüzü Menşeili #1

Bu vadide hala çiçek açar. Karşı tepeden bak, istersen daha da uzağa git. Burada senin adına bir gonca her daim umut saçar.  Doğuşun bir siluet, zar zor seçilirdi karda ayak izin. Ölüşün bir kıyamet, gökten ağır, gökyüzünden derin. İrkilme, küçülme, titreme. Yalnızlığını senle hisseden biri var bu vadide. Dikeni tacından çoksa da bu çiçeklerin, merhametli bir rüzgar taşır kokumu evine. Ben, vadi ve orman. O ağaçlar. Yalnızlığımın yankısını soğurur. Cesedimin üstünden gökyüzüne yol, bensiz geçen günlerine kahrolur. * Sağ elimde sevgim, sol elimde öfkem. Avuçlarımı bastırınca dua eder gibi seni anıyorum. Bu kadar yakınımdan geçtin, seni hala tanıyamıyorum.  Bundan işte bir nişane koydum üstüne. Bendeki kadar var mısın, yoksa sen de mi  kendin için geçtin benden.  İğnesi batsın diye sana her yaklaştığımda, sol yumruğumu hiç açmadım. Bu uyuşukluk belki de bu yüzden. Büyük harbe hazırlanırken seccadenin üstünde, büyüdü üstümde gölgen, koşup saklandın ardıç tepesinin ardın...

Göğe Doğru

Resim
    Göğe doğru bak.  Düşüncelerin neşenden daha ağır. Biliyorum öğrenmek istemiyorsun çiçeklerin adını. Acılarını bile nasıl yaşaman gerektiğini dikte eden, demirden oyma heykeller var aklında. Sırf tanıdık olduğu için tutunuyorsun sancılarına. Aklın hiç ritim tutmuyor. Gıpta ediyorsun kavuşanlara.  Kaç vadi geçeceksin bilsen, belki bir adım fazla atarsın, daha az titresen. Biri ev olsun diye bakıyorsan, hani kapısına duvar örmemiş, yaşın kadar vadi daha geçmen lazım, boğulursun dönersen. İçindeki düşmanların savaşına meydan olmak istemiyor aklın. Ektiğin portakal çiçekleri uykusuz orduların marşıyla talan oldu, hatırla, kaç defa. Kaç defa yıkılacak mı inşa ettiklerim diye irkildin uykundan, kalelerin hep kumdan, savaşların haybeden, yastığın birikmiş kuyu taşlarından. Nefes alırken yukarı bak, söyle kaşların neye çatık. Elini değil göğsünü aç, söyle aklın neden karışık. Bu fevri gecede sen ben yok, söyle kalbin neden kırık. Dilin dönmüyor başından büyük işlerin izah...

Dijital Fantazyalar - Artçı MD 10

Resim
       Artçı MD serisinin de 10. yazısını yazdığıma göre bu seriyi de nihayete erdirmiş oluyoruz ahali. MD ile ilgili dikkatimi çeken önemli bir konuyu daha yazıp bu seriyi bitireceğim. Haddini aşan her şey zıttına meyleder misali, MD hakkında farkındalık yaratalım derken laf kalabalığı arasında insanların okumak istediği şeylerin önüne geçmeyelim. Son dönemlerde  YouTube'da enteresan bir format dikkatimi çekti. İnsanlar ünlülerin hayran gruplarına sızıp oradakileri işletip şaka videoları çekiyorlar. Bu hayran gruplarının yapısı çok ilginç geldi. Gençler, çoğunluğu 16 yaşından küçük genç kızlar, bu instagram gruplarında hayranı oldukları müzik gruplarının bir üyesi rolüne girip kendilerine hikayeler yazıyorlar. İlk bakışta masum gelen bu rol yapma oyununun, gençlerin oynamayı üstlendikleri rolleri endişe verici derecede sahiplenmeleri, rol yapma sırasında içiyormuş gibi yaptıkları kahvenin bile internetten resmini bulup gruba atmaları, grupta işler istedikleri g...