Kayıtlar

Ejderha Avı - Multiplayer MD 2

Resim
     Uzun zamandır MD'nin hala farkında olmadığımız ne gibi yönleri, hayatımızda başka maskelerle girmiş ne gibi MD alışkanlıkları olduğunu düşünüyordum. Bir gün oturma odamdaki kitaplığa boş boş bakarken gözüme bir süre önce aldığım kutu oyunu çarptı. Sonra diğer kutu oyunlarını düşündüm. Sonra aklıma DnD geldi. Sonra dedim ki, omen tonrem, bu da bir MD. Peki DnD nedir? Dungeons & Dragons (genellikle D&D veya DnD olarak kısaltılır), bir fantezi masaüstü rol yapma oyunudur. D&D, her oyuncunun oynayacağı kendi karakterini oluşturmasına izin veren genelde fantastik temalı bir macerarol yapma oyunudur. Bir Zindan Ustası, maceraların gerçekleştiği ortamı korurken ve oyuncu olmayan karakterler olarak bilinen oyun dünyasının sakinlerinin rolünü oynarken, oyun için hakem ve hikaye anlatıcısı olarak görev yapar . Karakterler bir grup oluşturur ve ortamın sakinleriyle ve birbirleriyle etkileşime girerler. Birlikte sorunları çözer, savaşlara katılır, keşfeder ve ha...

Vadideki Vahşet

Gıptayla seyredilme arzusundan sıyrılmış ateş zambaklarının sadece gökyüzüne uzanmak için açtığı rüzgarlı vadiyi anca arkama bıraktım. Tüten aklımın isi gözlerimi yaşartır. Kalbim kıskanır ağlamamı. Tohumlar çiğnenmiş topraklara tekrar kavuşamaz.  Aşkın alacalı binbir rengine sığınırdın, hangi rengi coşkuyla sevsem kalbini bir başkasınn ardına saklardın. Daha az parça kalsın bana diye göğün serin mavisini bile bin renge böldün. Yağmur yağıp tüm renkleri silice de tabii, öfkeli kaşlarını titreterek öldün.  Bu vadiden niye geçtim bilmiyorum. İnsan nereye gittiğini bilmiyorsa her yol biraz tanıdık görünür zaten.  Belki bundan çıktım bu yolculuğa. Denemiş olmanın verdiği vakur huzur, kemale erişememenin huzursuzluğu, vakit namazının kimsesizliği, akşam ruhum etime geri yapışsın diye üç beş kavga. Beni vadiden çıkınca bekleyen manzara. Ne vahşetti, nece bedbaht bir hal. Zambakları yırtarcasına, kendimi döke saça, topal kalbimi sürükleyemem daha, ki sen sevginin beş dilinde de ...

Huzursuz Yankı

Yoklukta inşa edilmiş binlerce duvarlı, soğuk çelik katmanlı, acı mı acı sur yükselir benliğimin çeperinde, kan, tükürük, diş gıcırtısı harcı. Çetin ve hırçın görünür çehresi, inan bu surların mahzeni bana da yabancı. Elinden tutup gezdirebilirim nefesinin yettiğince, Sidretu'l-Münteha'dan sonrası bana da yalancı. Uçuyor hissetiren bu düşüş, kundakta ölen bebekler, bir noktadan sonra her yer sancı. Cennet tahayyülüm, aklımda şifalı bir hancı. Upuzun, bembeyaz çarşaflar parlak gökyüzünün gönlü bol bulutlarından dökülüyor yüzüme öpercesine. Süzülüyorum, ayağımın altı sonsuzluk. Şakaklarımda kıvrılan kalbi kırık saçlarımı rüzgar dalgalandırıyor. Beyaz alev tomurcukları, kainatı altından tutan kökleri ve göğü taşıyan dalları, gürgen ağacı. Elçiye görünen Tanrı silüeti, varlığın ve varolmuşların tacı, sana sevgiyle gelmek isterdim, kalksaydı üstümden insan olmanın verdiği acı. Tırmanılması gereken bir çukur olarak aşk. Dibe gelince ters düz eder, yosunlu taşlar göğü öpen ağaç, ıslak...

Çamurlu Koşu

Hep ormanlardan konuştum. Gürgen ağaçlarından, uyuklayan bulutlardan, apartman arası loş boşluklardan. Gölgelerini mesken tuttuğum bu orman da bazı bazı kendi haline kalmak ister. Çıkıp koşmak lazım böyle anlarda, zira ormanın ferah nefesi kül tutan aklımın dumanında çok dursa acı çeker. Zihnim sekiz on parça opal mercek. Biri hep kaçış yolunda, biri çocukluğumun tırmıklı anısında, biri öfkelenir kalbimin aydınlık nöbetinde, öteki uykuya öykünen bir ritmin tınısında. Kaç tanesini çevirebilirsem paslı kulplarından ufka, o kadar dikkatimi celbeber hayatımın vaadi fırtına. Koş, merceği odakla, avcunu sinene koy, ıslık çal, çamurları boşver. Koş, kasvetini sakla, kalemini sivri soy,  beni sal, ıslığın yegane yaver. Tıkıldığım mağaranın sisten demirleri, yüküme bir yük bu uyuşukluğum. Ben hiçbir şeyden memnun olmayan adam, kendi isteksizliğime köleyim. Zoraki heveslerin kuyruğunda artık bunalıyorum, bulanıklığın yapışkan perdeleri yüzümde, arkasını sadece sırtım yere değince görüyorum. ...

Aşinasıyım Bu Ormanın

Tepeye bambaşka bir yoldan çıkmak da mümkündü. Ormana sırtımı dönmeyi vermeyi seçtim. Ne büyük bir hata, gürgenlerin asık suretleri ruhlarını büktü, göğe bakamadan yanlarından geçtim. Keşke dağların ufku daha önce çekseydi dikkatimi, ben niye suçluyum, beyaz bayrağın çağrısı kesti hep takatimi. Yıl geçti beklerken, madem korktuklarım olacaktı, niye armağan ettim korkusuz sadakatimi. Sendelersem düşeyim diye uçuruma yakın yürürüm artık. Açlığım susmaz, ıslık çalar oyuk sinem. Ellerim cebimde, kaşlarım hafif çatık. Mürekkebe kırmızı rengini veren sancı, ancak acıyla yazabilmenin öfkesiyim, dikenli sarmaşık dolandı gürgenlerime. Sancıma şahit ağaçlar artık hep yabancı, bu ormanın pas tutmuş akılsız lekesiyim, üzgünken bile zihnim sanki biraz yalancı. Beyaz atlı gönül akını gürgenlerin arasında dörtnala koştu, ben de oradaydım. Sanki ormanı bilmiyormuşum gibi peşlerinden gittim ben de. Nereye çıkabilirdi, ne umuyordum, gürgenler bana kızdığında neden şaşırıyordum. Hep aynı hikaye, makara a...

Orman Serabı

Daha da ötesine gitmek için bu diyarda, çağrı tekrar yankı yankı uzaktaki ormanda.  Girift uykularının her katmanında, yeni bir uyanış bekler sancıların sonunda. Küllerin engin denizinden, elimde tutuşmamış bir çıra ile çıktım, iliklerime kadar kupkuruyum. Boğulurken unuttuklarım, ormanın serabını görür görmez filizlenirken aklımda, artık daha mutlu, artık daha doğruyum. Her kelimeyi zıpkın yapıp biledim. Deşe deşe çıktım vâdedilmemiş mutlulukların şerrinden, bilemezdim, artık bildim, yırtıp atmak gelirmiş şarlatan hayal tüccarının zehrinden. Vadideki orman, gürgenlerin karnında serap, arkada bıraktığım hüsran, yüzüm herhalde biraz bitap.  Yıllar önce yürüdüm geldim aklımın en kuytu köşesine. Kanımla kan kırmızısı Güneş astım tepesine, merhamet ferahlığı taşıyan bulutlar kandil kandil çevresine. Mezar diye kazdığım çukurlara umuttan gürgenler diktim. Biliyorum bir gün kaybolacağım. Yeniden doğacağım beşiğimi süsledim. Ormanın serabı, inkarı def eden bir çağrı. Ah o çağrı bir ç...

Rol Yapmayın! - Multiplayer MD 1

Resim
 Merhaba, MD adına başladığımız üçüncü serinin ilk yazısına hoşgeldiniz.      MD'nin ne olduğunu, nasıl baş edildiğini ve farklı dışavurumlarını şimdiye kadar defalarca inceledik anlattık. Bu yazıda, MD evrenini dışa vuran insanları bir vaka olarak ele alıp çıkarımlar yapacağız. Ben küçükken hayal dünyasında yaşamak bir kusur sayılırdı. Bunun da aklı bir karış havada denirdi, ne münasebet benim aklım en az elli karış havada, hayal kurarken gökyüzüne bakarım ben. Çocukluğumun geçtiği sokaklarda araba sürenlere sorun. Kaç tane ani frenin mimarıyım. Son zamanlarda yaptığım gözlemler artık bu işin böyle olmadığını gösteriyor. Hayaller artık multiplayer. İnsanlar hayallerini paylaşıyor beraber hayal kurmak için toplanıyorlar, bunlar için ayrı platformlar bile var. Bu yazıda konumuz ise rol yapma grupları. Evet, böyle gruplar var. Ekseriyeti Instagram'da, insanlar hayranı oldukları kitapların, dizilerin, müzik gruplarının ve ünlülerin merkezde olduğu bir evren inşa ediyor,...