Çamurlu Koşu
Hep ormanlardan konuştum. Gürgen ağaçlarından, uyuklayan bulutlardan, apartman arası loş boşluklardan. Gölgelerini mesken tuttuğum bu orman da bazı bazı kendi haline kalmak ister. Çıkıp koşmak lazım böyle anlarda, zira ormanın ferah nefesi kül tutan aklımın dumanında çok dursa acı çeker.
Zihnim sekiz on parça opal mercek. Biri hep kaçış yolunda, biri çocukluğumun tırmıklı anısında, biri öfkelenir kalbimin aydınlık nöbetinde, öteki uykuya öykünen bir ritmin tınısında. Kaç tanesini çevirebilirsem paslı kulplarından ufka, o kadar dikkatimi celbeber hayatımın vaadi fırtına.
Koş, merceği odakla, avcunu sinene koy, ıslık çal, çamurları boşver.
Koş, kasvetini sakla, kalemini sivri soy, beni sal, ıslığın yegane yaver.
Tıkıldığım mağaranın sisten demirleri, yüküme bir yük bu uyuşukluğum. Ben hiçbir şeyden memnun olmayan adam, kendi isteksizliğime köleyim. Zoraki heveslerin kuyruğunda artık bunalıyorum, bulanıklığın yapışkan perdeleri yüzümde, arkasını sadece sırtım yere değince görüyorum. Çamur üstüm başım, kindar ayışığını anca seçebiliyorum, Güneşin haresini hissedememek zihnimde artık köşe taşım.
İt kendini, böyle telkin telkin gidiyor hayat. İt kendini bir vadi daha. Öteki ormanın gürgenleri daha serin, dizleirme çıkan çamur ağır ve inat.
Kaç mercek kaldı elimde, kaç yonca bu bahçede açacak, taşıdığım çamur öldürmez ya çiçekleri, bilirim papatyalar hep bana iğrenerek bakacak.
Buraya kadarmış derim kendime vadiler üst üste yükselirken. Sonra iter beni küçüklüğüm, bir ömür peşimde, bir ömür hırslı, bir ömür benimle.
Yorumlar
Yorum Gönder
Mesajınız için Teşekkürler! Daha hızlı cevap almak için mail atabilirsiniz!