Kayıtlar

2017 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Uluslararası Öğrencilerle Röportaj #1

   Merhaba arkadaşlar, zaruri bir aradan sonra yeni bir seri ile tekrar karşınızdayım. Türkiye’ye eğitime gelen uluslararası öğrencilerle röportaj yapacağımız bu seride ilk konuğumuz Pakistanlı arkadaşımız Hasan. Hem ülkesi hem de kendisi hakkında konuştuğumuz bu röportaj benim için oldukça zevkliydi, sizi de ilgilendireceğine eminim. İyi okumalar! İlk başta, ben seni tanıyorum ama, seni tanımayan arkadaşlar için kendini tanıtmanı rica edeceğim. Merhaba, benim adım Hasan Abbas. Pakistanlıyım. Hacettepe’de siyaset bilimi ve kamu yönetiminde ikinci sınıf öğrencisiyim. Neden Türkiye? Öncelikle Türkiye çok merak ettiğim bir ülkeydi, uzun zamandır. Belki biliyorsunuzdur, Pakistan’da en çok sevilen ve merak duyulan ülke Türkiyedir. Şöyle başladı, annem üniversite eğitimini İran’da aldı ve çok Türk ve Azeri arkadaşı olmuş. Bu sayede annem de Türkçe ve Azerice öğrenmiş. Türkçeyi değil de Azericeyi daha çok öğrenmiş. Bu yüzden evde bir Türkiye merakı vardı önceden beri, duyuy

Hayallerin Kontrolden Çıkması - Maladaptive Daydreaming

Resim
    Yine nereden çıktığı belli olmayan muhtemelen daha önce duymadığınız ve öğrenmenin size çok da bir şey katmayacağı bir konuyu yazıyorum. Yey!                                         Şöyle başlayalım, hayal kurmak gündelik hayatın bir parçasıdır. Plan yaparken, dua ederken hatta geçmiş üzerine düşünürken bile hayal kuruyoruz. Pek çoğumuz da kurduğu hayalleri zamanı gelince köşeye koyup gerçekliğe dönebiliyor. Pek çoğumuz. Bazılarımız ise hayal dünyasının çıkış kapısını bulamıyor, (mesela kim?) bulup çıksa bile bulsa bile yürüdüğü yol tekrar onu hayal dünyasına itiyor. İşte bu kontrolden çıkan hayal kurma olayı bu yazımızın konusu. İlk olarak İsrail'deki Haifa Üniversitesinde çalışan profesör Eli Somer bu durumu anlatmak için Maladaptive Daydreaming ifadesini ortaya atmıştır. Ona göre bu durum şöyle açıklanır; ''İ nsan etkileşimini değiştiren ve / veya akademik, kişiler arası veya mesleki işleve müdahale eden kapsamlı fantastik etkinlik'' Nasıl peki? Norm

Shakespeare (???)

Resim
   Bir süre önce gündeme gelmiş bir konuyu blog aracılığıyla tekrar konuşmak ve hem kendimi hem de sizleri bilgilendirmek istiyorum. Bir televizyon programına çıkan Kadir Mısıroğlu'nun Shakespeare Müslümandı iddiası ortalığı epey karıştırmıştı. Neredeyse kimse bu iddiayı ciddiye almadı, sosyal medyanın uzun süre eğlence malzemesi oldu. Yalan yok, yapılan şakalara ben de çok güldüm. Lakin, gülüp geçmek yerine işi biraz araştırınca açıkçası gülünecek tek şeyin kendi cahilliğim olduğunu gördüm. Bakalım aslında bu yazar kimmiş?                                          Öncelikle, Shakespeare hakkında şunu bilelim. Hangi dine mensup olduğu meselesi Türkiye'de gündem olmadan çok çok önce de Shakespeare'ın gerçek kimliği ve hatta var olup olmadığı tartışma konusuydu. Bunun başlıca sebeplerinden bir kaçı; Shakespeare'ın orta halli bir aileden gelmesi ve hiç eğitim görmemiş olması, yirmi yıl Londra'da kalmasına rağmen kimsenin onu görmemiş olması, hakkında hiç bir kay

Cesur Yeni Dünya

Resim
Aldous Huxley'in kaleme aldığı bir ütopya örneği olan bu eser bu yazımızın konusu. Ön fikir olması için kitabı güzel özetlediğini düşündüğüm bir parçayı alıntılıyorum.    Cesur Yeni Dünya" bizi "Ford'dan sonra 632 yılına" götürür. Bu dünyanın cesur insanları kapısında "Cemaat, Özdeşlik, İstikrar" yazan Londra Merkez Kuluçka ve Şartlandırma Merkezi'nde üretilirler. Kadınların döllenmesi yasak ve ayıp olduğu için, "annelik' ve 'babalık' pornografik birer kavram olarak görülür Toplumsal istikrarın temel güvencesi olan şartlandırma hipnopedya -uykuda eğitim- ile sağlanır. Hipnopedya sayesinde herkes mutludur; herkes çalışır ve herkes eğlenir.                                                                                                                   Huxley’in harikulade hayal gücünün yarattığı bu dünyada bilim her şeyi kuşatmıştır. İnsanlar kuluçka merkezlerinde dölleniyor, toplum sınıflandırmasına göre alfa beta gama

Bilişsel Zıtlık Teorisi 1

Resim
Uzun bir aradan sonra muhteşem bir konuyla tekrar karşınızdayım. Bilişsel zıtlık teorisi. Konu psikolojinin çok uzak bir dalı gibi gözüküyor, doğru, ama etraflıca düşününce insan aklının kurulmasında en temel kuramlardan biri olduğunu anlaşılıyor. En azından benim açımdan. Bilişsel zıtlık teorisi en basit açıklamasıyla bireyin davranışlarının ve düşüncelerinin zıt olamayacağını, bir zıtlık olması halinde ikisinden birinin diğerini kendi doğrultusuna çekeceğini söyler. Bu kuramın babası sayılan Leon Festinger yaptığı deneyle bunu çok güzel ortaya koyar.                                                                           Festinger’in deneyi bir grup öğrenci üzerinedir. İlk olarak onlara deneyin gerçek amacını söylemeden bir grup kimseyi odalara alıp onlara oldukça basit ve sıkıcı şeyler yaptırırlar. Daha sonra Festinger’in deneydeki arkadaşı Meryl Carlsmith deney yaptıkları kişilerden bir ricada bulunur. Onlara aslında beklentinin performans üzerine etkisini ö

Akıl Sabitleme Çabası 1

Resim
Düşünme eyleminin kutsallığı üzerine yazarak bu seriye başlıyorum. Düşünmenin bizi var ettiği felsefesine kendim katılsam da, şöyle farklı bir taraftan yanaşmak istiyorum. Düşünmek yokluğu eler, yani yok (boş) olan zihin haznesini doldurur. Fikirler yer kaplamaya başlar. Yokluğun payı azalırken, varlık katlanarak artar. Varlık idrakini yavaş yavaş öğrenen zihnimiz yeterli kapasiteye erişince ilk önce kendi varlığını fikir eder. Böylece kendini var kılmış olur. Yani düşünmek var kılmanın saiki (nedeni) olur. Düşünen insan vardır. Düşünmeyeni insan,başka insan onu düşündükçe vardır. Galaksinin ıssız bir köşesinde karanlıkta süzülen bir insan, eğer kendin varlığını düşünüyorsa vardır. Şehrin en kalabalık saatinde merkezde dikilen bir insan kendi varlığını idrak edemiyorsa yoktur. Var olmak içeride başlar. Varız ama neden varız? Ne kadar varız? Herkes aynı derecede mi var? Hayır. Herkes aynı düşünmediği için aynı varlık derecesine de haiz (sahip) değildir. Misal Buda'nın hikayesi düşün