Ejderha Avı - Multiplayer MD 2
Uzun zamandır MD'nin hala farkında olmadığımız ne gibi yönleri, hayatımızda başka maskelerle girmiş ne gibi MD alışkanlıkları olduğunu düşünüyordum. Bir gün oturma odamdaki kitaplığa boş boş bakarken gözüme bir süre önce aldığım kutu oyunu çarptı. Sonra diğer kutu oyunlarını düşündüm. Sonra aklıma DnD geldi. Sonra dedim ki, omen tonrem, bu da bir MD.
Peki DnD nedir? Dungeons & Dragons (genellikle D&D veya DnD olarak kısaltılır), bir fantezi masaüstü rol yapma oyunudur. D&D, her oyuncunun oynayacağı kendi karakterini oluşturmasına izin veren genelde fantastik temalı bir macerarol yapma oyunudur. Bir Zindan Ustası, maceraların gerçekleştiği ortamı korurken ve oyuncu olmayan karakterler olarak bilinen oyun dünyasının sakinlerinin rolünü oynarken, oyun için hakem ve hikaye anlatıcısı olarak görev yapar . Karakterler bir grup oluşturur ve ortamın sakinleriyle ve birbirleriyle etkileşime girerler. Birlikte sorunları çözer, savaşlara katılır, keşfeder ve hazine ve bilgi toplarlar. Bu süreçte, oyuncu karakterleri seviye atlamak ve bir dizi ayrı oyun oturumu boyunca giderek daha güçlü hale gelmek için deneyim puanları kazanırlar. Oyuncular karakterlerini oluşturduklarında, onlara birkaç seviyede bir özel avantajlar ve yetenekler kazandıran bir sınıf seçerler. (Bknz: Kaynak)
Özellikle 80'lerde popüler olan DnD oyunu esasen ortaklaşa bir MD seansı. Herkes kendine bir karakter yaratıyor, bu karakterin özelliklerini birbirlerine anlatıyor, kurallar koyuyor ve birbirleriyle hayalini kurdukları karakterler olarak etkileşime giriyorlar. Ortalama bir DnD seansı 4-5 saat sürebilir, toplamda tüm oyuncuların hikayenin sonuna gelmesi aylar hatta tutkulu bir oyuncuysanız yıllar sürebilir.
DnD ile ilk tanıştığımda bu ne lan diye sanki hayal kurmaya çok uzak bir insanmışım gibi tepki vermiştim. O zaman insanların bir araya gelip ortak bir hayal içinde mutlu mutlu rol yapabilmelerini anlamlandıramamıştım çünkü benim için büyük yaşta hayal kurmak utanç verici bir şeydi. Bu yüzden bırakmak için çok çalışmıştım. Şimdi insanların bunu devam ettirebildiğini, hatta bunun için arkadaş bulabildiklerini görünce epey şaşırmıştım. Kıskanmıştım hatta belki.
Bence DnD oynamak çok büyük cesaret. Oynayanların birçoğu da benim sığ düşüncelerimi paylaşmıyorlar, yani hayal kurdukları bir oyunun hayatlarınınn bir parçası olması onların hayatını daha değersiz ve boşa geçmiş kılmıyor. Ben uzun süre böyle düşündüm. Hatta hala biraz da olsa böyle düşünüyorum.
DnD oynamanın MD'den farklı yanları da var. Mesela kuralları siz belirlemiyorsunuz, diğer insanların eylemlerini ve duygularını kontrol edemiyorsunuz, senaryo istemediğiniz yere gidebiliyor ve dahası MD süresince idealize ettiğiniz güçlü kişilik her zaman olmayabilirsiniz. Bu bana garip geliyor, hatta MD yapmayı manasız kılıyor. Evren kontrolüm altında değilse neden hayal kurayım?
Öte yandan, yalnızlık hissinden kurtulmak için mutlak kontrolden vazgeçmek kazançlı bir ticaret olabilir. Dahası, zorlukları aşmak, her MD'nin delicesine erişmeye çalıştığı yolculuk, olgunluk ve anlamlı savaşlar gibi kavramları da sağlıyor. Yani DnD daha az çocuksu, daha duygulu ve manalı. Çünkü yolculuk daha zordu.
Ben hayatımda bir kere DnD oynadım. O da CyperPunk denilen bir akımda geçti. Fazlaca gelişmiş teknolojinin hayatın her evrenine sirayet ettiği bir kurgu olan Cyberpunk esasen beni pek çekmedi. Bir evrenin beni çekmesi için;
1) Ejderhalar var mı?
2) Ateş topu atabiliyor muyum?
3) Dağlar ve ormanlar yolculuğumun bir parçası mı?
Bu soruların hepsinin cevabının evet olması lazım. Velhasıl, bu şartları sağlayan DnD'ler de var. DnD zaten Zindanlar ve Ejderhalar demek. Ekseriyeti böyle yani DnD'lerin.
MD yapmayı bıraktığımiçin belki de, DnD şuan bana çekici gelmiyor. Ben hayal kurarken artık kendimi kötü ve çocuksu hissediyorum. Ufaktan utanç bile duyuyorum. Ancak, hayal kurmadığım için kendimi çok mu üstün hissediyorum? Asla. Aksine hayallerden aldığım o hazzı çok arıyorum. Bir daha açmayacak bir çiçeği son kez koklamışım aslında. Ne çiçek tekrar açıyor, ne diğer kokulara tamahım var.
Hayatın içinde olmanın bir zorunluluk olduğunu ilk anladığımda bu bana bir güç vermişti. Şimdiyse canımı sıkıyor. Hayata olan zorunluluğum, hayatı benden bağımsız kurallar çerçevesinde yaşamak canımı sıkıyor. İsyan edeyim desem neye isyan edeceğim? Kahrolsun kapitalist hayat düzeni. Kahrolsun sahtekar medeniyetler. Allah belanı versin israil.
Hayal kurarken de çok mutlu değildim zira MD mutsuzlukla tetikleniyordu. Şimdi MD yok ama yine o aradığım mutluluk seviyesinde değilim.
Arkadaşlar galiba hayatın amacı mutluluk değil. Sessiz sedasız yaşayıp geçmek de çok mümkün değil. Zira siz ona gitmeseniz de hayat size gelir. Mesele savaşı hayatın cephesinde vermek. Kendi içinizde değil. MD'yi bu yüzden bırakmştım.
Ha bu arada, iyi bir DnD grubunuz varsa ve Ejderhamla dağların ormanların üstünden uçarken kötü adamlara ateş topu atabileceksem bana ulaşın. Multiplayer MD'nin bu yönünü de yaşamak isterim.





Yorumlar
Yorum Gönder
Mesajınız için Teşekkürler! Daha hızlı cevap almak için mail atabilirsiniz!