Orman Serabı
Daha da ötesine gitmek için bu diyarda, çağrı tekrar yankı yankı uzaktaki ormanda. Girift uykularının her katmanında, yeni bir uyanış bekler sancıların sonunda.
Küllerin engin denizinden, elimde tutuşmamış bir çıra ile çıktım, iliklerime kadar kupkuruyum. Boğulurken unuttuklarım, ormanın serabını görür görmez filizlenirken aklımda, artık daha mutlu, artık daha doğruyum.
Her kelimeyi zıpkın yapıp biledim. Deşe deşe çıktım vâdedilmemiş mutlulukların şerrinden, bilemezdim, artık bildim, yırtıp atmak gelirmiş şarlatan hayal tüccarının zehrinden.
Vadideki orman, gürgenlerin karnında serap, arkada bıraktığım hüsran, yüzüm herhalde biraz bitap.
Yıllar önce yürüdüm geldim aklımın en kuytu köşesine. Kanımla kan kırmızısı Güneş astım tepesine, merhamet ferahlığı taşıyan bulutlar kandil kandil çevresine. Mezar diye kazdığım çukurlara umuttan gürgenler diktim. Biliyorum bir gün kaybolacağım. Yeniden doğacağım beşiğimi süsledim.
Ormanın serabı, inkarı def eden bir çağrı. Ah o çağrı bir çığlıktı ben küller küllere dipteyken. Nasıl da kuru çıktım ama denizden, karşı kıyıyı görmüştüm dibe dalarken zaten.
Kendimi anımsıyorum, bu yolları biliyorum. Döndüm dolaştım aşık oldum kırıldım, ama yine aynı gürgenin altında oturuyorum.
Serabı şakaklarımda tadıyorum. Ormanın beni tanımasını seviyorum. Burada zaman sonsuz ve donuk.
Ölümü burada bekliyorum.
Yorumlar
Yorum Gönder
Mesajınız için Teşekkürler! Daha hızlı cevap almak için mail atabilirsiniz!