Günlük Kaos Dozu - Akıl Sabitleme Çabası 4
Bunun için kimi suçlamalıyız bilmiyorum ama artık hepimiz her türlü hastalığı yaşıyoruz. Psikolojik olarak. Lakin bir çok hastalığın varlığından bile haberimiz olmadığı için hayat normal ilerliyor. Hastalık diyerek abartıyor muyum, belki, ama belirtilerden bazılarını harbi harbi yaşıyoruz.
Mesela bir anda yaptığınız işi yarıda kesip hayallere dalıyorsunuz. Yanlış yaptığınızın farkındasınız ama bu sizi durdurmuyor. Acilen geri dönmeniz gereken işinize odaklanamıyorsunuz, hayalleriniz salmıyor sizi. Tipik bir Maladaptive Daydreaming belirtisi. Lakin MD sahibi değilsiniz. Çünkü bu arada bir oluyor. Lakin yine de oluyor.
Bazen de yaşadığınız hayatın kontrolünü kaybettiğinizi hissediyorsunuz. Dünyadan soyutlanıyor, kişisel benliğiniz buhar olup uçuyor ve kendi hayatınızı film gibi izlemeye başlıyorsunuz. Yani Depersonalizasyon.
Eh bazen de o kadar canınız sıkılıyor ki ya her bulduğunuzu ağzınıza tıkıp günde otuz iki bin altı yüz kalori alıyor ya da gün boyu bir şey yemeyip akşama bayılacak gibi oluyorsunuz. Anoreksiya.
Hayatınızda her şey o kadar yolunda gitmiyor ki bunalıma giriyor, mutluluğu asla yakalayamayacağınızı düşünüyor hatta belki de mutlu olmayı hak etmediğinizi düşünüyorsunuz. Enerjiniz yok, heyecanınız kalmamış. Depresyon.
Özenerek inşa ettiğiniz kimliğiniz bir anda size yanlış bir his uyandırıyor ve sabah yataktan kalkınca kim olmanız gerektiğine karar veremiyorsunuz. Hatta önceden kimdiniz onu da hatırlamıyorsunuz. Duygularımı gömüp bir robot gibi mi gezeyim, bilincimi gömüp ceset gibi mi gezeyim ikilemindesiniz. Kimlik Bunalımı.
Mesela bir anda yaptığınız işi yarıda kesip hayallere dalıyorsunuz. Yanlış yaptığınızın farkındasınız ama bu sizi durdurmuyor. Acilen geri dönmeniz gereken işinize odaklanamıyorsunuz, hayalleriniz salmıyor sizi. Tipik bir Maladaptive Daydreaming belirtisi. Lakin MD sahibi değilsiniz. Çünkü bu arada bir oluyor. Lakin yine de oluyor.
Bazen de yaşadığınız hayatın kontrolünü kaybettiğinizi hissediyorsunuz. Dünyadan soyutlanıyor, kişisel benliğiniz buhar olup uçuyor ve kendi hayatınızı film gibi izlemeye başlıyorsunuz. Yani Depersonalizasyon.
Eh bazen de o kadar canınız sıkılıyor ki ya her bulduğunuzu ağzınıza tıkıp günde otuz iki bin altı yüz kalori alıyor ya da gün boyu bir şey yemeyip akşama bayılacak gibi oluyorsunuz. Anoreksiya.
Hayatınızda her şey o kadar yolunda gitmiyor ki bunalıma giriyor, mutluluğu asla yakalayamayacağınızı düşünüyor hatta belki de mutlu olmayı hak etmediğinizi düşünüyorsunuz. Enerjiniz yok, heyecanınız kalmamış. Depresyon.
Özenerek inşa ettiğiniz kimliğiniz bir anda size yanlış bir his uyandırıyor ve sabah yataktan kalkınca kim olmanız gerektiğine karar veremiyorsunuz. Hatta önceden kimdiniz onu da hatırlamıyorsunuz. Duygularımı gömüp bir robot gibi mi gezeyim, bilincimi gömüp ceset gibi mi gezeyim ikilemindesiniz. Kimlik Bunalımı.
İçiniz bazen o kadar bunalıyor ki kalkıp temizlik yapıyorsunuz ama ne temizlik. Parkelerden yansıyan ışık eve gelen misafiri kör ediyor. Ya da kablosunu toplayıp yanınızda götürseniz bile evden çıkınca ütüyü kapatıp kapatmadığınızdan emin olamıyorsunuz. Obsesif Kompülsif Bozukluk.
Dün çok mutluydunuz. Sabah erkenden amuda kalkarak yataktan çıktınız ama bugün gözünüz Dünyaya çarpıp tüm hayatı sona erdirecek bir meteoru beklemekte. Böyle bir ölesiniz var. Bipolar Bozukluk.
Gevşek bir pazar sabahı peynire çatal batırırken içinizi gereksiz bir korku kaplıyor. Sevdiklerinize bir şey olacak. Size bir şey olacak. Bir şeyler kötü gidecek hissine kapılıyorsunuz ve bu his sürekli devam ediyor. Anksiyete Bozukluğu.
Günlük kaos miktarına o kadar alışmışız ki bir şeylerin yanlış gittiğini idrak etmek çok zorlaşıyor. Bu dediğime kulak verin; bir şeyler ters. Dünyanın bir sıkıntısı var. Bunu evvela bilelim. Sonrası Allah kerim.
Dün çok mutluydunuz. Sabah erkenden amuda kalkarak yataktan çıktınız ama bugün gözünüz Dünyaya çarpıp tüm hayatı sona erdirecek bir meteoru beklemekte. Böyle bir ölesiniz var. Bipolar Bozukluk.
Gevşek bir pazar sabahı peynire çatal batırırken içinizi gereksiz bir korku kaplıyor. Sevdiklerinize bir şey olacak. Size bir şey olacak. Bir şeyler kötü gidecek hissine kapılıyorsunuz ve bu his sürekli devam ediyor. Anksiyete Bozukluğu.
Modern psikoloji bilimi sağ olsun artık hissettiğimiz her şeyin hastalık literatüründe bir ismi var. Siz de yukarıdaki belirtileri ve neye delalet ettiklerini okurken kendinizden parçalar buldunuz. Muhtemelen.
Sıkıntı yok. Diyorum ya herkes her şeyi yaşıyor artık. Bu belirtilerden bazılarını gösteriyor olmanız sizi hasta da yapmaz. Öyle hissediyorsunuzdur arada. Kapital çağın bereketine şükran borçluyuz artık her türlü hastalık her türlü dozda üretiliyor ve hepsinden tadabiliyoruz. Günlük ufak dozlarda da olsa.
Ciddi ciddi üzerine düşünürsek zihnimizin tamamen berrak olduğu bir gün geçirmiyoruz. Bu yoğun kaos dumanını içimize çekmediğimiz gün geçmiyor. Çok yazık. Yaşadığımız dünyada bir şeylerin ters gittiğinin farkındayız ama bu tersliğin sadece bedelini ödemekle yetiniyoruz. Ya da bir iki ilaç alıp dertlerimiz kendiliğinden mucizevi bir şekilde iyileşir umuduyla es geçiyoruz. Halbuki bıçağımıza sarılıp kim ulan bana bunu yaşatan dememiz lazım. Bıçağın ucundaki suçlu kendiniz olsanız bile.
Nihayetinde,tüm bu olanlardan sadece siz ve sizin hayatınız mı sorumlu? Hayır. Realite de suçlu. Hatta onun suçluluk payı daha fazla çünkü her gün size belli bir dozda kaos yaşatıyor. Bunu yapmaktan da zevk alıyor ama o başka yazının konusu.
Dört nala pervasız üzerimize koşuyor hayat. Hele bu salgın zamanında insan ister istemez kendiyle çok fazla baş başa kalıyor ve kendine tanık olma şansı elde ediyor. Virüs bu yönden kendi düşüncelerine tanık olmak için iyi bit fırsat. Kendi düşüncelerine tanık olmak. Antik bir Buda öğretisi. Çağdaş psikolojide adı Mindfulness (Farkındalık), İslamiyette tefekkür, daha nice yerlerde farklı adları var. Farkındalık diyelim biz şimdilik ve daha dallandırmayalım konuyu.
Nihayetinde,tüm bu olanlardan sadece siz ve sizin hayatınız mı sorumlu? Hayır. Realite de suçlu. Hatta onun suçluluk payı daha fazla çünkü her gün size belli bir dozda kaos yaşatıyor. Bunu yapmaktan da zevk alıyor ama o başka yazının konusu.
Dört nala pervasız üzerimize koşuyor hayat. Hele bu salgın zamanında insan ister istemez kendiyle çok fazla baş başa kalıyor ve kendine tanık olma şansı elde ediyor. Virüs bu yönden kendi düşüncelerine tanık olmak için iyi bit fırsat. Kendi düşüncelerine tanık olmak. Antik bir Buda öğretisi. Çağdaş psikolojide adı Mindfulness (Farkındalık), İslamiyette tefekkür, daha nice yerlerde farklı adları var. Farkındalık diyelim biz şimdilik ve daha dallandırmayalım konuyu.
Farkındalığın ne olduğuna dair derinlemesine incelemek bu yazının dışında. Biz kaosla uğraşalım. Gri bir buhran bulutu gibi çevremizde. Herkesin kendi bulutu var. Bu yüzden birbirimize bağlanamadan, birbirimizin gerçek yüzünü görmeden, gönlünü duyamadan yaşıyoruz yan yana. Dışarıdaki adama yabancıyız, kendimize yabancı daha yabancı. Bugün, üstte saydığımız hastalıklar ve dahi sayamadığımız nice belanın cam küresinde sıkışıp kaldık. Ne gözümü bulanık camın ötesini görüyor ne ruhumuz kafesinde huzur buluyor. Mucizelere inanmaya başlayıp birden bir şey olacağını ve değişimin bizi kurtaracağını düşünüyoruz. Düşünmüyoruz da aslında. Elimizdeki son kartı atıyoruz çünkü oyun bitiyor.
Günlük kaos miktarına o kadar alışmışız ki bir şeylerin yanlış gittiğini idrak etmek çok zorlaşıyor. Bu dediğime kulak verin; bir şeyler ters. Dünyanın bir sıkıntısı var. Bunu evvela bilelim. Sonrası Allah kerim.
Yorumlar
Yorum Gönder
Mesajınız için Teşekkürler! Daha hızlı cevap almak için mail atabilirsiniz!