Oval Zihin - Artçı MD 8

Yirmi yedi yaş. Çeyrek asrı devirdikten sonra insanın aklı epey katılaşıyor. Hayal dünyasından kopmuşum. Onun dışında hem sağlıklı hem sağlıksız alışkanlıklarım var. İç güç gırla, akademik kariyer Allah kerim. Tırısta ilerliyor hayat.

Ta ki, aniden üstüme bir şey çuvallanana kadar. N'oluyoruz diye irkilip bi etrafıma bakıyorum. Meğer içerden gelmiş hareket. Bir şeyler aklımın camdan duvarlarına tıklatmış. Sonra, tabana kuvvet kaçmaya çalışıyorum zihnimde bir oraya bir buraya. Ancak, aklım oval bir oda imiş, hiç bi yere sinemiyor, gardımı alamıyorum. Sonra kötü adamlar yakalıyor beni aklımın içinde. Ters kelepçeyle duvara yüzüm dayanmış bir şeylerin izahını yapmaya başlıyorum. Yok, olmamış bu zihin, hiç bir şeye hazır değil.

Gücümün yetmediği bir gerçekliğin içine fazlaca derinlemesine atlamışım yahu meğer. Böyle yazınca güzel de gelmedi gözüme. Yüzmek için girdiğim denizde boğulmaya başlamışım desem, fazla sıradan fazla bayağı. Bu hayatta da her şey olabilirim, sıradan olamam, olmamam gerek.

Nehir fazla hızlı akıyormuş, bileklerimi acıtan soğuk su takatimi kırıyor diyelim. Nehir de fazla kullanılan bir metafor. Çok derin nefes aldım başım dönüyor da denebilir. Çocukken tırmandığım ağacın son dalına gelince göz kararı cesur bir hesap yaptım, atladım, yer fazla uzakmış. Sırtüstü yere yapışmamla ciğerlerimdeki hafa puf olup çıkmış.

Ya da ya da şöyle, yol fazla rüzgarlı, fazla engebeli, çırpı bacaklarım dengesini kaybediyor. Ama bacaklarım çırpı değil ki. Karadeniz genetiği, eğimli arazide ağırlık merkezi sağlam olsun diye kalın ve güçlü aksine.

Ya zaten, ruhani bir durumu dağ taş bacak kullanarak ne kadar anlatabilirsin? Başka bir dil konuşman lazım bunun için. Evren yaratılırken hangi dilde üflendiyse ruh çamura, o dil lazım aklımı dökebilmek için kağıt dediğim bu pişmiş hamura.

Zihnim oval. Polifonik, saydam ve pürüzlü. Güçlü kelimelerle güzelce tasvir edebiliyorum. Zihnimin içindeki saydam gölgeyi tasvir edemiyorum. Köşe kapmaca oynar gibi birbirimize bakarak dönüyoruz odada. İkimiz de sırtımızı duvara vermişiz ve birbirimizi çok net görüyoruz. O zaten hep net görüyordu da, ben ona bakıyormuş gibi yapıp hayallerime bakıyordum. Hayallerim çünkü zihnimin dışındaydı. Şöyle meftun bir dikkatle önce gölgeyi sonra zihnimi geçiyor ve aklımın ermediği yerlerde hayallerimle esiyordum.

Bak olmuyor, bu dil sinemde yankılandığı gibi dilimde dönmüyor. O yüzden yazmaya hevesim kırık. Soluk çimlerin üstünde, diri bir ağacın altında oturmak gibisi yok. Bunu size yazamam. Parazitler idrakimi kemirirken bağdaş kurup dirseğini dizine, yanağımı da avuç içine yaslayıp seyretmenin şahaneliği. 

Acı yabancılaştırır. Uzaklaştırır ve soğutur. Ben, diyorum, olamam bu ben. Bu zihin benim değil, bu anılara dokunan ellerim haşlanmış olamaz. Kim bu sancılı delikanlı? Ben değilim inşallah, he Allah'ım?

Zaten ne var biliyor musunuz, zihnimin içinde hiç yalnız değilim. Yüce güç hep orada. Yüce bir güç, yüce güç, bak bu ikisi farklı anlamlara geliyor, ben de farklı hissediyorum zaman zaman zaten bu güç hakkında.

Neyi halledip neyi halledemeyeceğimi deneyerek öğrenmek bıktırdı artık bi de. Yok kral, bundan da haberdar olmayayım, her an neye ne tepki verdiğimi, neyin neden nasıl hissettirdiği muhakemesi üzerine beşeri bir akıl ve kimlik inşa etme çabasından kusacağım artık. Bu işler bilinçaltında, farkına varmaksızın gerçekleşmeli.

Bilinçaltına ayrı paragraf açalım. Makine dairesi, kapısını açıyorsun sıcak hava yüzünü cızırdatıyor. Böyle bir yer bilinçaltı. Sürece dahil değilsin ama sonuçlardan sorumlusun. Hayallerin de sorumlu. Bu yüzden artık yoklar. Borcunu ödemek için onları elden çıkardın.

Çıkardım, ben yani. Niye anlatının öznesi kayıyor? Yüzleşemediğim için birinci ağızdan yazamıyor muyum?

Hayaller artık yok. Bunun bir de iyi yanı var. Bulutsuz bir gecede yıldızları daha iyi sayabilmek gibi, artık önünü görüyorsun. Sana bazen Kuzey Yıldızı görünüp yol gösteriyor. Bazen de üstüne gelen meteorlar görüyorsun. Dinozorsun kendi aklında. Hani Allah Dünya'ya insan göndermeye karar vermiş, rahat etsinler diye seni de aradan çıkarmak için üstüne meteor sallamış. Öyle.

Bismillah. Bu dinozor motifi fosil olma bağlamında da pek uygun yazıya. Uzun süre görmezden geldiğin gerçek hayat fosilleşmiş artık. Sen de içindeyken hem de. Şimdi bir çivi bir çekiç yavaş yavaş kendini kazıp çıkartmaya çabalıyorsun.

Aman yarabbi ne güzel teşbih oldu. Bu yazıyı böyle bitirelim. Soğuk pres camdan yapılma oval bir zihni fosilleşmiş bir kayadan kırmadan çıkarmak. İşte hayal kurmayı bırakıp gerçek hayata atılmak böyle hissettiriyor.

Budur abi.



Yorumlar

Yorum Gönder

Mesajınız için Teşekkürler! Daha hızlı cevap almak için mail atabilirsiniz!