Melankolik ve Hayalperest - Artçı MD 7

 Artık aşık olmadığıma göre yeni yazı yazabilirim. Hehehehehehehehehehe. 

                                               

MD sahibi insanları bir araya getirdiğim arkadaş grubumuzda kimileri evlenmeye, kimileri yeni işlere başladı. Herkesin hayatı akıp gidiyor, çok şükür, MD de tabii bu süreçte onların hayatına eşlik ediyor. Benimkine ettiği gibi.

Peki MD ve ben şuan ne alemdeyiz? 

Hayal kurma hastalığından kurtulmak için dibine kibrit suyu döktüğümü biliyorsunuz. Bu da ister istemez hayal kurma yetimi köreltti. E doğal olarak. Bazen lan acaba kötü mü yaptık diye ürpermiyor değilim, lakin böyle düşününce de hayal dünyasından ayılmak için harcadığım yılların hamisi ergen Emre'ye bir kötülük yapmış gibi de hissediyorum.

MD'den esasen nasıl kurtulduğumu önceki yazılarda anlatmıştım. Şimdi bağlantı koymaya çok üşendim isteyen bana ulaşsın atayım bağlantısını.

Gündelik hayatın akışında gündüz hayali kurmak normal bir eylem. Çağdaş nörobilim çalışmaları gündelik hayatımızın duyu organlarından gelen verilerle oluşturulmuş nizami bir gündüz düşü olduğu yönünde. Yani, gerçekliğe adapte olurken yahut hayal kurarken çalışan mekanizma aynı. Peki hayal kurmayı zararlı yapan ne? Gerçekliğe adapte olmayı zorlaştırması. Aynı anda iki gerçeklik üzerinden çalışamayan naçizane beynimiz için bir seçim yapmamız gerekiyor. Aklı selim insanlar olarak da içinde yaşadığımız dış gerçekliği tercih ediyoruz. Neden? Çünkü dış gerçekliğin yaptırım gücü var. Olay tamamen güç yani.

Şunu itiraf etmezsem yıllardır yazılarımı okuyan sizlere ihanet etmiş olurum. Bazen MD sahibi olmak istiyorum tekrar. İş hayatının, aşk hayatının, sosyal hayatın, akademik kariyerin, şunun bunun vesaire ne kadar korkunç denklemler olduğunu görünce hayal dünyasının cazibesi gözümde büyüyor.

Artık isteyince bile derin ve sofistike hayaller kuramıyorum. Bunu ilk başta iyi bir şey sanmıştım. Fakat kaçma güdüm tetiklendikçe ufaktan bir pişmanlık sarıveriyorum her yanımı. Ağdalı dile de geçmeye başladık oh yazının ayarı kaçıyor.

Yalnızlık ve hayal kurma arasında çok şahsi ve hassas bir bağ var. Her insan yalnızlığı tecrübe etmesine paralel olarak eşsiz hayal dünyaları geliştiriyor. Ben de öyle yaptım.

Kim ne derse desin, her ne kadar normal hayatta aylak aylak gezen, dünyadan bihaber ve hiçbir şeye üç dakikadan fazla dikkatini bahşetmeyen biri olduğum iddia edilse de, yetişkin hayatının ne kadar zor olduğunu daha küçükken biliyordum. Bu yüzden de büyümemeyi, hayal dünyasında kalmayı seçmiştim. Şimdi yaşım ilerledikçe çocukluk tahminlerimin oldukça isabetli ama bir o kadar da yetersiz olduğunu fark ediyorum. Evet yetişkin hayatı zor, ama bu kadar da mı zor.

Özellikle insan ilişkilerinde her şey sandığımdan da zor. Bu söylediklerimde birçok gönül ilişkisi denememde kalbimin rendelenip elime toz diye dökülmesi etkili olabilir. Bunu da çok sık dile getirdiğimi farkındayım, lütfen bi bitmedi derdin Allah'ın amelesi diye düşünmeyin.


Evet konu neydi, hayal kurmaktı. Neydi, insan mutsuzdu, mutlu olmak için hayaller kuruyordu, ama bu hayallerinde bile sık sık kendi cenazesi, sevdiği birinin kaybı, bir acı bir trajedi düşlüyordu. Yani üzücü diye gerçek hayattan kaçıp hayal dünyasında da üzücü şeyler düşünmek. Peki neden böyle yapıyor insan? Çapı bu kadar çünkü. Gerçek hayatta ne öğreniyorsak hayal dünyasında onu tekrar yaşayabiliyoruz.

Peki, bunun hayal kuramamakla alakası da şöyle; yaş ilerleyip sağ duyu artıkça, yoğun duygusallık ihtiyacı azaldıkça hayal kurmak çok külfetli gelmeye başlıyor, hali hazırda insanın ebesine atlayıp ruh sağlığını kevgir eden gerçek hayata kaçmak daha kolay geliyor. Benim için böyle en azından. Şimdi hiç işim gücüm yok sahne, dekor, müzik, senaryo ve oyuncular seçemem deyip gerçek hayatın paket olarak önüme koyduğu drama kampanyası ile meşgul oluyorum. Bunu yaparken, zaten bu hayata mecbur olduğumu, hiçbir zaman savurduğu kılıçtan galaktik şualar saçan bir yakışıklı, karizmatik bir savaşçı olamayacağımı bilmek yardımcı oluyor.




Hayal dünyası hala akıl almaz bir diyar, aşamadığım çocukluk aşkı. Böyle de olması gerekiyor belki. Arkasına bakmadan koşan kader atlarının kaldırdığı tozda kaybolmamak için gerekiyor. Benliğin asla el değmemiş, değmeyecek yekpare bir parçasını hazine sandığında sakladığımız bir adacık. Meşe ve çam ağaçlarıyla dolu, hayaletler okyanusunda meskun körpe bir sığınak.

Yorumlar

Yorum Gönder

Mesajınız için Teşekkürler! Daha hızlı cevap almak için mail atabilirsiniz!