Paraliz

Hiçbir şey bilmiyor ama her şeyi hissediyorum. İlik kurutan bir illet gibi. Sürükleniyorum duygularımın peşine bulanık ufuk çizgisine. Aklımda sadece senin suretin kalana kadar yontuluyor zihnim. Sana bakıyorum mecburen. Seni özümsüyor vicdanım. Sende atıyor canım. Hüznünü izliyorum haberin olmadan.

Dünyaya gardını almış yüzünün ardını görebiliyorum. Sustuğun zaman anlıyorum seni. Kudretli masken seni tutuşan kalbimin ışığından korumuyor. İçini görüyorum. Zihninin gürbüz sütunları yüce bir orman gibi. Fırtınada bükülmüş muğlak ruhuma bir mesken gibi.

Yürüdüğüm yolu yürümüş, aynı dertleri öğütmüşsün. Mahşerden geçen bu yol seni semaya uzanan koca bir çınar yapmış, beniyse savruk bir rüzgar. Haleti dağılmış mutsuz bir hayalet gibiyim. Sana yetişememenin ağıdını taşıyor içimdeki her zerre. Yapraklarına çiğ diye düşüyor ıslak sayıklamalarım. Kör kalıyorum günde üç kere, aksak bırakıyor beni sancılarım.

Her şeyi hissediyorum her şeyi. Afakın acısını, uzaklığın sancısını ve boşluğun sızısını. Batıyorum, yüreğimde var bin bir kırağı. Okyanusun kalbinde çöküp kalmışım. Ağlıyorum belki de. Okyanusa karışıyor okyanustan daha engin damlalarım. Her şey bulanıklaşıyor. İpler kırılıyor, hisler çatırdıyor. Anımsıyorum.

Ben, akıl adamı, ancak bir saman balyası kadar duygulu haydut bir avcıydım. İpsiz sapsız bir hergele. Gönlüm korkardı aklımın karşısına çıkmaya. Rüzgarda ıslık çalan bir oyuktu kalbim. Kaybolanları mızrakla yola getirirdim, ta ki kaybolana kadar kendim.

Hatırlıyorum ipek tül perdelerin ardında kandil gibi aydınlanan bunalmış çehreni. Leylak mevsimi gelmiş kutsal bahçemde, toz pembe bir zambak gibi filiz vermiştin. Beni arıyordun. Aradığını da bulmuştun. Anca o zaman anladım kaybolduğumu. Ellerin ellerimi öpünce. Efsunlu dokunuşun yara izlerimi tavaf edince. Kanatlar peyda olacak sandım her yara yerlerimden.

Fısıldadın bana tüm çiçeklerin dilini. Karıncanın adım sesi kadar nazik sesinle. Sevgiyle yeksan olmuş bulutlar taşımasa, duyamazdım davetini.

Duruldu, dindi içime yağan dolu kasırga. Araladın dudaklarını. Araladım göğsümü. Buğulu bir öpücük kondurdun sineme.

Kalkıp gitti içimi zapt eden tüm ağrılar. Rahata erdi uykusuzluğum.

Anladım. Ağladım. Azaldım ve toz oldum. Başını tekrar kaldırdı çocukluğum.

Yorumlar

Yorum Gönder

Mesajınız için Teşekkürler! Daha hızlı cevap almak için mail atabilirsiniz!