Shakespeare (???)

   Bir süre önce gündeme gelmiş bir konuyu blog aracılığıyla tekrar konuşmak ve hem kendimi hem de sizleri bilgilendirmek istiyorum. Bir televizyon programına çıkan Kadir Mısıroğlu'nun Shakespeare Müslümandı iddiası ortalığı epey karıştırmıştı. Neredeyse kimse bu iddiayı ciddiye almadı, sosyal medyanın uzun süre eğlence malzemesi oldu. Yalan yok, yapılan şakalara ben de çok güldüm. Lakin, gülüp geçmek yerine işi biraz araştırınca açıkçası gülünecek tek şeyin kendi cahilliğim olduğunu gördüm. Bakalım aslında bu yazar kimmiş?


                                        

Öncelikle, Shakespeare hakkında şunu bilelim. Hangi dine mensup olduğu meselesi Türkiye'de gündem olmadan çok çok önce de Shakespeare'ın gerçek kimliği ve hatta var olup olmadığı tartışma konusuydu. Bunun başlıca sebeplerinden bir kaçı; Shakespeare'ın orta halli bir aileden gelmesi ve hiç eğitim görmemiş olması, yirmi yıl Londra'da kalmasına rağmen kimsenin onu görmemiş olması, hakkında hiç bir kayıt olmaması, eserlerinin yazarın kendi eliyle yazılmış halinin günümüze ulaşmamış olması, diğer yazarların notlarında günlüklerinde ya da kayıtlarında isminin geçmemesi. Bu sebeplerden Shakespeare'ın gerçekten var olup olmadığını tartışmasının ortaya çıkmasına yol almıştır. Zaten, eserleri bile kendisi öldükten basılmış ve onun adına yayımlanmıştır. Baya şaibeli bir konu anlayacağınız gibi. Önce ön bilgi olması için şunları bilelim;


Shakespeare'in hayatı:


Ticaretle uğraşan babası John Shakespeare kent meclisi üyesi, annesi Macy Arden ise toplumun daha üst tabakasından toprak sahibi eski bir ailenin kızıydı. William Shakespeare büyük olasılıkla Stratford'un nitelikli ortaöğrenim kurumunda öğrenim gördü; Latince öğrendi ve bazı klasik yazarların yapıtlarını okudu. Daha sonra ise üniversiteye gitmedi. 1582'de Stratford'dan Anne Hathaway'le evlendi. 1583'te ilk kızı, 1585'te de biri erkek biri kız ikizleri doğdu. Nasıl geçirdiği bilinmeyen 7- 8 yıllık bir aradan sonra 1592'de Londra tiyatro çevrelerinde adı duyulmaya başladı.
Robert Greene gibi Londra'daki üniversiteli yazarların saldırılarına uğradığı bu yıllarda Southampton 3. kontu Henry Wriothesley gibi önemli dostlar da edindi. Veba salgını yüzünden Londra'da tiyatroların kapatıldığı yıllarda yazdığı Venns and Adonis (1592; Venüs ile Adonis) ve The Rape of Lucrece (1594; Lucretia'nın Kaçırılması) adlı yayımlanmış ilk şiirlerini de Southampton'a adadı. 1594'te tiyatrolar yeniden açılınca daha önce oyunculuk yaptığı arılaşılan Chamberlain Topluluğu'na (1603'ten sonra Kralın Oyuncuları) ortak oldu. Meslek yaşamının sonuna değin bu ünlü topluluk için yazdığı oyunların kazanç getirmesiyle yakından ilgilendi ve sağladığı gelirle hem Londra'da, hem de Stratford'da mülk edindi. Yaklaşık 1610'da Stratford'a dönmekle birlikte Londra'daki ilişkilerini de sürdürdü.

Kaynak ve daha fazla bilgi için: Tıklayın



Birinci Teori


Shakespeare'in gerçekte kim olduğu hakkında iki temel teoriyi işleyeceğim. Birincisi bahsi geçen Shakespeare'in Müslüman olduğu teorisi.

                            shakespeare muslim ile ilgili görsel sonucu



Akademisyen Martin Lings'in bu konudaki teorileri, hatta tezi mi desem, gerçekten elle tutulur akılcı bir şekilde yazarın İslam ile olan ilişkisini anlatır. Şimdi bu konuyu size açıklayacağım. The Guardian gazetesinde yayınlanan Vanessa Thorpe'un Sufi or Not Sufi adlı yazısından büyük oranda yararlanacağım. Hatta biraz yazıyı sadece Türkçeleştirmiş gibi olacağım ama bu konuda daha iyi bir kaynak bulamadım. Zira bu yazıda Dr. Martin'in tezleri ve altını çizdiği noktalar çok güzel açıklanmış. Başlamadan önce linki koyalım. The Guardian'da yayınlanan yazı için tıklayın.


                                                 martin lings ile ilgili görsel sonucu
                                                              Martin Lings
Doktor Martin'e göre Sufiliğin önde gelen özellikleri Shakespeare'in eserlerinde oldukça net görülüyor. Modernizm ve Ateizm ile mistisizm ve gelenekselcilik arasındaki çatışmayı ele alan yazar oyunun genelinde gelenekselci taraftır, Sufiler gibi. Ya da Doktor Martin'in dediği gibi,

''Orta çağın doğuşu ve Ateizm'in doğuşuydu. Aydınlanma fikrinin başlangıcı ve modern çağın gerçek çağın başıydı. Shakespeare geleneğin son kalesidir.''


Not: Burada akademisyenin kullandığı kelime outpost idi, ileri karakol olarak çevirilen kelimeyi tam kavrayabilelim diye son kale olarak çevirdim.

Vurgulanan diğer bir önemli nokta da karakterlerdir. Doktor Martin'e göre yazarın bilinen en iyi karakterlerin bazıları arınma içi yapılan Sufi araştırmaların birer örneğiymiş, diğerleri de Shakespeare'in kendisini temsil ediyormuş.


''Şunu söylemeliyim ki Shakespeare hakkında az şey bildiğimizi söylemek yanlıştır çünkü yazar kendi oyunlarında hatrı sayılır derecede yer almıştır.''


Aynı zamanda akademisyen, yazarın The journey of Edgar, in King Lear adlı, bir kaşifin ilahi karakterlerin yardımı ve şeytani karakterlerin engellemeleri ile harmanlanmış seyahatını anlatan eserini Sufi ilminin doğruluğu aramasına benzetir. Aynı zamanda eserlerde geçen ve Shakespeare'in yansıması olan Prospero'da geçen büyücümsü figür, Measure of Measure'deki manipülatif karakter Vienna dükü ve The Tempest'deki olanları yöneten karakterlerin repliklerindeki sözlerle Sufizm'in öğretilerinin izini sürdüğünü söyler. Bunu örneklemek için Vanessa Hanım iki de replik koymuş lakin repliklerdeki Sufizm izlerini görebilmek için Sufizm hakkında da çok şey bilmek gerekiyor. Onu başka yazıda açıklarız artık.


                               




İşte replikler.


- 'Upon such sacrifices, my Cordelia, the gods themselves throw incense'

King Lear to his daughter, Act V, Scene III

''Bu kadar fedakarlığın üstüne, Cordelia'm, tanrıların kendileri de tütsü atarlar.''


- 'We are such stuff as dreams are made on'
Prospero in The Tempest, Act IV, Scene I
''Biz, rüyaların yapıldığı gibi şeyleriz.''


Sufizm'de hakim olmasanız da aklınızda bir iki ışık yakmıştır.

Yazarın kimliği hakkında bir diğer yazı da Ali Jaafar'ın Sufi or not Sufi? Was Shakespeare a Muslim? (Sufi mi değil mi? Shakespeare Müslüman mıydı?) adlı yazısıdır. Jaafar da bu yazısıyla Shakespeare'in müslüman olabileceği ihtimalini kurcalar ve tabiri caizse kervana katılır. Okumak isteyenler için tıklayın.
Shakespeare'in müslümanlığına dair bir diğer açıklama da Doç. Dr. Semih Çelenk'in Radikal gazetesinde yazdığı yazıdır.

''Peter Brook “Evoking Shakespeare”de, Rusya’da karşılaştığı bir seyircinin ona Shakespeare’in Özbek olduğunu söylediğini, “Sheik”in Şeyh “Peer”in ise erdemli kişi (yani pir) anlamına geldiğini, dolayısıyla Shakespeare’in bir kod adı olduğunu ve kendisinin aslında bir kripto-Müslüman olduğunu iddia ettiğini yazıyor.''

Çelenk'in yazısı da bu konuda iyi bir kaynak. Topladığı teoiler arasında Shakespeare'in Hintli olduğundan Sicilyalı olduğuna dair bir değişik önermeler mevcut. Bu yazıdan ikinci teoride de yararlanacağız. Okumak isteyenler için tıklayın. 
İkinci Teori

Bu teori Shakespeare'in şimdiye kadar bahsi geçenlerden bambaşka biri olduğunu savunuyor. Teorinin çıkış noktası ise yukarıda da zikrettiğimiz seyahat yazısı. Çünkü bu kadar mistik olmasa da benzer bir yolculuk 17. Oxford Kontu Edward de Vere'in de başından geçmiştir. Hatta Hamlet eserinde geçen karakterin korsanlar tarafından yakalanması ve kraliçeyle olan bağlantısını söylemesiyle kurtulması da gerçek hayatta Kont Edward'ın başına gelmiştir. Bu da yazarın bahsi geçen Kont olabileceği ihtimalini güçlendirmiştir. Kendi adını neden kullanmamış olabileceği ise o zamanlar soylu sınıftan birilerinin ticari amaç için bir şeyler kaleme almasının yasak olması olabilir.

Shakespeare'in De Vere olduğu iddasına Semih Çelenk şöyle bakıyor:



''...birçok incelemeciye göre Shakespeare diye biri yoktur ve bu bir kod adıdır. Çünkü, bir kasap çırağının 29,000 farklı kelime kullanarak oyunlar, soneler, şiirler yazmasının imkânı yoktur. Sigmund Freud'a göre de bir kasap çırağının böyle yüce yapıtlar yazmasına imkan yoktur; üstelik Hamlet tipik bir otoportredir. Bu konudaki en güçlü iddia da bu yazarın aslında De Vere adındaki 17. Oxford Kontu olduğu ve dayısı Arthur Golding'in Ovidius'un "Dönüşümler"inin çevirmeni olduğu ve dayı-yeğen birlikte yazdıkları oyunlara bu ismi uydurduklarıdır. Bu tez de bugün "Oxford Tezi" olarak anılmaktadır. Öyle ki, De Vere'nin 1575'te yılın büyük bölümünü İtalya'da geçirdiği ve dönüşte kendisiyle İtalyan Kontu diye dalga geçildiği de, Shakespeare'in İtalya coğrafyasında geçen oyunlarının Kont tarafından yazıldığının bir kanıtı kabul ediliyor. Yine Kont Edward'ın Shakespeare olduğuna kanıt De Vere'nin şiirlerinde kendi ismini kullanmayı bıraktıktan sonra Shakespeare adının aynı üslupla yazılan şiirlerde kullanılmasıdır. 37 oyundan 36'sının şato, saray vb. soylu mekânlarda geçmesi de ilginçtir bu tezin sahiplerine göre. Oyunlarda soylu kişilerin isimleri gerçek, sıradan insanların adları uydurmadır. Ve bu insanlar kendi sınıflarının dilini kullanırlar. De Vere 1604'te ölür, bundan sonra yazılmış hiçbir Shakespeare oyunu yoktur. 1997'de de basılan Amerikalı köşe yazarı Joseph Sobran'ın "Alias Shakespeare/Kod Adı Shakespeare" kitabı da bu "Oxford Teorisi"ni destekler. Yine Shakespeare'in aslında Christopher Marlowe olduğu da iddia edildi. Kimi İrlandalılara göre de Shakespeare İrlandalı ve adı Patrick O'toole.''


Özetle, yazarın kimliği hakkında oldukça fazla tartışma ve teori vardır. Kabul edilen temel değer ise gelmiş geçmiş en iyi yazarlardan biri olduğudur. Bu yazıyı önce kendimi sonra sizi aydınlatmak ve bir daha Shakespeare Müslümandı gibi ilk duyulduğunda komik gelen teorileri ciddiye alıp altını araştırmayı huy edinmek için yazıyorum.


Bu yazı uzun oldu o yüzden burada bitirelim. Bir daha ki yazıda görüşmek üzere.


-Emre Erdoğdu


Yorumlar