Bilişsel Zıtlık Teorisi 1
Uzun bir aradan sonra muhteşem bir konuyla tekrar
karşınızdayım. Bilişsel zıtlık teorisi. Konu psikolojinin çok uzak bir dalı
gibi gözüküyor, doğru, ama etraflıca düşününce insan aklının kurulmasında en
temel kuramlardan biri olduğunu anlaşılıyor. En azından benim açımdan.
Bilişsel zıtlık teorisi en basit açıklamasıyla bireyin
davranışlarının ve düşüncelerinin zıt olamayacağını, bir zıtlık olması halinde
ikisinden birinin diğerini kendi doğrultusuna çekeceğini söyler. Bu kuramın
babası sayılan Leon Festinger yaptığı deneyle bunu çok güzel ortaya koyar.
Festinger’in deneyi bir grup
öğrenci üzerinedir. İlk olarak onlara deneyin gerçek amacını söylemeden bir
grup kimseyi odalara alıp onlara oldukça basit ve sıkıcı şeyler yaptırırlar. Daha
sonra Festinger’in deneydeki arkadaşı Meryl Carlsmith deney yaptıkları
kişilerden bir ricada bulunur. Onlara aslında beklentinin performans üzerine
etkisini ölçtüklerini söyler ve kendilerinden sonra gelecek deneklere bu işin
çok eğlenceli olduğunu söylemelerini rica eder. Bu işi yapması gereken kişinin
şuan burada olmadığını ve eğer bu teklifi kabul ederlerse bir miktar ödeme
alacaklarını söylerler.
İşte işler burada ilginçleşiyor. Kendilerinden sonra
geleceklere işin çok eğlenceli olduğunu söylemeyi kabul eden bireyleri iki
bölüme ayırırlar. Birinci bölüme bu sıkıcı deneyi eğlenceli olarak anlatmaları
için yirmi dolar verilirken diğer gruba sadece bir dolar verilir. Deneyin kilit
noktası da ödenen miktarlar arasındaki farktır. Yirmi dolar alan kişiler
deneyin çok sıkıcı olduğunu düşünmelerine rağmen eğlenceli olduğunu diğer
deneklere iletirler ve bunda bir çelişki yaşamazlar. Çünkü yirmi dolar
kazanmışlardır ve kendilerine bu çelişkiyi yaşamak için bir sebep vermişlerdir.
Ya da başka bir deyişle, yirmi dolar yalan söylemek için yeterli bir miktardır.
Bir dolar alanlar ise bir çelişki içerisindedirler. Aldıkları
para bu işi yapmak için yeterli bir miktar değildir, ama yine de diğer
deneklere bu işin eğlenceli olduğunu söylemişlerdir. Böylece çelişki ortaya çıkmıştır.
İnançları ve hareketleri arasındaki çelişkiyi azaltmak için de kendilerini
deneyin gerçekten de eğlenceli olduğuna inandırırlar. Yani deneyi yapanların
deyimiyle küçük bir teşvik için büyük
bir yalana inanmaya başladılar. Gerçekten de, bir dolar ödenen denekler
kendinden sonra gelenlere haber verme görevi bittikten sonra yaptıkları
konuşmada deneyin gerçekten de sıkıcı olmadığını söylerler. Festinger bunun
bireyin yaşadığı çelişkiyi azaltmak için olduğunu belirtir.
Özetle, insan fikri çelişkilerini azaltmak için kendine pek
ala yalan söyleyebilir. Söylüyor da. Deneyi çok iyi anladıysanız Festinger’in when prophecy fails adlı kitabında
anlattığı örneğe geçelim.
1954 (bazı kaynaklarda 1956) yılında dünyayı bir sel felaketinin vuracağını
ve inançlı kimselerin ufolar tarafından kurtarılacağına inanan bir tarikat vardır.
Yok artık demeyin, cidden var. Tarikat başkanlarına körü körüne bağlıdır ve gelecek
felaketi beklemektedir. Vakit gelir ama tabii ki sel falan olmaz. Tarikat
üyelerinin tepkisi oldukça ilginçtir. Ne kandırıldıklarını ne de bir yalana
inandıklarını düşünürler. Başkanları onlara gece boyu yaptıkları ibadet ve
inançlarının gücü sayesinde felaketin ertelendiğini ve felaket gerçekten
dünyayı vurmadan önce daha çok insan kazanmaları gerektiğini söyler. Üyeler
buna öyle candan inanır ki basın toplantıları ve konferanslar düzenleyerek gerçekten
de başkanlarının dediğini yapıp daha fazla üye kazanmaya çalışırlar. Yani bir
çelişkiye düşmek yerine kendi inançlarına uygun düşen bir gerçeğe inanırlar.
Buradan anladığımız şey insan kesinlikle rasyonel olmaya
yatkın değildir. İnançları doğrusunda gerçekleri görmezden gelebilir yahut
kendi gerçeklerini yaratabilir. Bence bu oldukça tehlikeli bir davranış.
Festinger’in kendi
sözüyle konuyu bitirelim;
"Bir kişi
uyumsuzluğu oluşturan bir veya birden fazla inancı, fikri veya davranışı
değiştirmeye çalışabilir. Bu kişi mevcut uyumluluğu arttıracak yeni bilgi veya
inanç edinmeye ve böylece toplam uyumsuzluğu azaltmaya, uyumsuz bir ilişkideki
bu bilişlerin önemini unutmaya veya azaltmaya uğraşır."
Yazının gelecek bölümünde bu bilişsel zıtlık teoreminin dini
siyasi ve günlük yaşamımızdaki yansımalarını ele alacağım. Bir dahaki yazıda
görüşmek üzere.
Kaynakça
-Deneyi anlatan video:
Festinger’in yazının sonda geçen sözünü aldığım kaynak:
- Emre Erdoğdu
Yorumlar
Yorum Gönder
Mesajınız için Teşekkürler! Daha hızlı cevap almak için mail atabilirsiniz!