Uluslararası Öğrencilerle Röportaj #1

   Merhaba arkadaşlar, zaruri bir aradan sonra yeni bir seri ile tekrar karşınızdayım. Türkiye’ye eğitime gelen uluslararası öğrencilerle röportaj yapacağımız bu seride ilk konuğumuz Pakistanlı arkadaşımız Hasan. Hem ülkesi hem de kendisi hakkında konuştuğumuz bu röportaj benim için oldukça zevkliydi, sizi de ilgilendireceğine eminim. İyi okumalar!

İlk başta, ben seni tanıyorum ama, seni tanımayan arkadaşlar için kendini tanıtmanı rica edeceğim.

Merhaba, benim adım Hasan Abbas. Pakistanlıyım. Hacettepe’de siyaset bilimi ve kamu yönetiminde ikinci sınıf öğrencisiyim.


Neden Türkiye?

Öncelikle Türkiye çok merak ettiğim bir ülkeydi, uzun zamandır. Belki biliyorsunuzdur, Pakistan’da en çok sevilen ve merak duyulan ülke Türkiyedir. Şöyle başladı, annem üniversite eğitimini İran’da aldı ve çok Türk ve Azeri arkadaşı olmuş. Bu sayede annem de Türkçe ve Azerice öğrenmiş. Türkçeyi değil de Azericeyi daha çok öğrenmiş. Bu yüzden evde bir Türkiye merakı vardı önceden beri, duyuyorduk önceden beri. Daha sonra kuzenim doktorası için Türkiye’ye geldi devlet bursuyla. Bilkent mezunu. O çok önerdi Türkiyeyi. Pakistan’da sosyal bilimler çok iyi olmadığı için ben yurt dışında okumak istiyordum. Amerika ve ya Avrupayı düşündüğümde ya çok pahalı olurdu ya da yaşamak zor olurdu diye Türkiyeyi bu yüzden tercih ettim.



Buraya gelmeden önce hayalinde bir Türkiye vardı. Gerçek Türkiye’yle arasında çok fark çıktı mı?

Bazı şeyler çok dikkatimi çekti. İnsanları, aralarında nasıl olduklarını bilmiyorum, ama yabancılara karşı aşırı saygılı ve aşırı sıcak bakıyorlar. Özellikle Pakistanlı olduğumu öğrendiklerinde daha çok ilgi gösteriyorlar. O yüzden böyle alışma sıkıntısı çekmedim, neredeyse hiç zorlanmadım. Yemeklerden bahsedelim mesela. Belki biliyorsundur Hindistan ve Pakistan’da yemekler çok baharatlı olur. Pakistan’dan ilk defa gelenler pek alışamıyor Türk yemeklerine. Çünkü baharat yok neredeyse. Ama benim şahsen evimde baharat kullanılmadığı için o konuda da hiç sıkıntı çekmedim.



Peki, Türkiye’nin sana geleneksel olarak kattığı en güzel şey neydi?

Arabesk bilmediğim bir şeydi. Başka yerlerde yok. Burada öğrendiğim bir şey. Ara sıra, böyle birisi açtığında ve ya kendim açtığımda, şimdi değil de geçen sene, meraklıydım. Açar dinlerdim. Bilmiyordum kim olduklarını ama güzel geliyordu.



Türkü dinledin mi?

Evet, ama türkünün beni sardığını pek zannetmiyorum.


Peki, buraya geldiğinde en çok zorlandığın şey neydi?

İlk günlerde Türkçe ile, anlaşmakta, çok zorlandım. İlk günlerde mesela geldiğimde kayıt yaparken. Ben Türkçeyi biraz evden biraz okuldan öğrenmiştim. Pakistan’da üniversiteye başlamıştım ama bölümü beğenmediğim için bir iki ay gittim sadece.  Sonra bıraktım. Sonra sınava hazırlandım buraya gelmek için. O sırada da Türkçe kursuna katıldım. Orada işte öğrendim ama öğrendim sayılmaz çünkü buraya geldiğimde ilk başta konuşamıyordum.


Teorikle konuşma farklı çünkü.

Yani. Cidden öyle. Pakistan’da mesela öğrendim ama konuşacağım kimse yoktu.


TÖMER’den ders aldın mı?

Yok almadım.


Tamamdır, biraz da ülkenden bahsedelim. Pakistan'ın genel jeopolitik ve ekonomik durumunu 
nasıl özetlersin?

Jeopolitik olarak çok önemli. Bir tarafta Hindistan Bir tarafta Çin bir tarafta İran ve bir tarafta da Afganistan. Dört ülke de dünya siyasetinde önemli yeri olan ülkeler. O yüzden Pakistan'ın jeopolitik yeri, benim görüşüme göre, çok önemli.



Ekonomisi?

Ekonomisi son yıllarda değişti.


Liberalleşme yönünde mi?

Öyle demeyelim de daha çok modernleşme yolunda gidiyor. Bundan yirmi sene öncesine kadar 
çoğunlukla gelire dayanırdı.


Sanayileşme var diyebilir miyiz?

Var İngilizcede ‘’Mega City’’ dediğimiz şehirler var. Karaçi ve Lahor gibi hem nüfusu çok olan hem de aşırı derecede sanayisi olan şehirler.


Peki bu Hindistan – Pakistan ayrımı konusunda ne söylemek istersin?

Çok farklı fikirler var aslında.


Kritik bir konu.

Çok kritik ve eski bir konu. Şuanda kimse bunu tartışmaz. Tartışılacak konu Pakistan-Hindistan ilişkileri. Biri Hindistan’ı savunuyor biri Pakistan’ı. Biride ortada bir şey bulmaya çalışıyor.


Bunlar kamu düzeyinde tabii?

Evet.


Politik olarak nasıl?

Bildiğiniz gibi her ülke kendi çıkarlarını korumaya çalışır. Benim görüşümde iki tarafta da bir sıkıntı var. Acı bir geçmişi olduğu için.


Pekala, biraz da senden bahsedelim. Üniversiteyi burada okuyorsun, gelecekteki lokasyonun ve mesleki hedefin burada mı yahut Pakistan'a mı döneceksin?

Pakistan'a dönmeyi düşünüyorum ama baya bir zaman sürecek gibi.


Yüksek lisans düşünüyor musun?

Evet sonra da doktora.


Ailende galiba öğretmendi.

 Evet annem öğretmen.



Futbol ilgin olduğunu biliyorum. Bu ilgi nereden geliyor?

Futbol benim ailemde çok olan bir şey, Pakistan’da çok oynanmıyor. Son yıllarda oynanmaya başladı. İnternet ve medyada insanlar görüp oynamaya başladı. Ama benimki, yani bizim akrabalardan babam, gençliğinde çok oynamış, amcam da aynı şekilde. Aynı evin içinde büyüdüğümüz için amcamlarla ve babamlarla. Amcam zaten çok spor yapan birisi. Ağabeyim de futbolu çok seviyordu. Okuldayken okul takımındaydı. Ben de çok küçük yaşta ilgim oldu. Ne zaman başladım futbola bilmiyorum. Kendim bildim bileli yani.


Pakistan'ın geleneksel sporları?

Kabbadi var. Güreş gibi bir şey. Pakistan ve Hindistan’da olan bir spor. Gerçi son yıllarda dünya şampiyonası falan oluyor, diğer ülkeler de katılıyor ama buradan başlayan bir oyun. Güreş gibi ama kuralları daha farklı. Yine birbirlerini devirmeye çalışıyorlar ama kurallar tamamen farklı. Bunun dışında kriket var ama o geleneksel değil. İngilizlerin getirdiği bir şey.


Peki bir Pakistanlı olarak Türkiye hakkında genel bir çerçeve çizebilir misin?

Türk insanı biraz kapalı. Görüş olarak, bilmiyorum belki de bir dil sınırı olduğun için. İnsanlar dışarıyı çok farklı görüyor. Görüşleri gerçekle çok farklı. Bir ülke yahut millet olsun, biraz ön yargılı.


Neden siyaset bilimi?

Belki büyürken çok duyduğum bir şey olduğu içindir. Siyasi bir ortamda büyüdüğüm için olabilir. Babamın da gençliği siyasi organizasyonlarda geçmiş, uzun yıllar derneklerde falan görev yapmış. Benimde geldiğim yer biraz sıkıntılı olduğu için-


Ne anlamda?

Siyasi anlamda. Pakistan’da, aslında tüm dünyada, özellikle benim geldiğim yerde böyle bir sıkıntı var. Bende böyle bir sorumluluk hissediyorum. Bunu yapmalıyım gibi hissediyorum. Aslında her şeyi daha iyi yapmalıymışım gibi hissediyorum. Daha sonra belki bir şeyler yapabilmek için.



Siyasete ilgin var. Felsefeye de ilgin olduğunu biliyorum. Başka nelere ilgilisin?

Resim çizmeyi çok seviyorum.


Ne tarzda? Kara kalem mi?

Evet, daha çok kara kalem ama pastel de kullanmayı biliyorum. Küçük yaştan başladığım bir şey. Böyle ikinci sınıf falan. Bir akrabamın resim kursu vardı. O kursa gidiyordum ve dokuzuncu sınıfa kadar devam ettirdim. Sonra lisede yurda yerleşince fırsat olmadı bırakmak zorunda kaldım ama ara sıra çiziyorum. Bunun dışında spora ilgiliyim. Lisedeyken de her türlü sporu yapıyordum. Futbol, masa tenisi, voleybol, kriket. Yani hemen hemen her şeyi oynadım.


Dil konusunda nasılsın?

Dil öğrenmeyi seviyorum. Şuan Rusça öğrenmeye çalışıyorum.


Pakistan'daki dil durumu?

Pakistan'ın iki tane resmi dili var. İngilizce ve Urduca. Resmi belgeler genelde İngilizce. Yerel olarak Urduca daha fazla tabii ki. Pakistan'ın kendi dili olduğu için.


Farsça?

Farsça benim ana dilim. Beş dil biliyorum. Türkçe İngilizce Farsça Urduca ve Peştuca.


Peştuca?

O da bir yerel dil. Afganistan’dan gelen yerel bir dil. Onu da okulda öğrendim arkadaşlardan. Sekiz yılda falan.


Ana dilin Farsçaysa aile içinde de Farsça konuşuluyor demek ki.

Evet annem babam, herkes.


Peki ya etnik köken?

Etnik olarak ben Hazara oluyorum. Hazaralar Moğol sayılıyor. Biraz tartışmalı aslında. Moğol ve Uygur arasında. O Cengizhan’ın tüm dünyaya gitme projesinden dolayı. İran doğru ilerken yolda ne gelirse fethediyor. Ve bu coğrafyalarda çok Moğol görmemizin sebebi Cengizhan’ın gittiği her yerde insanlarını bırakması. Ordusunu bırakması. Hazara da Farsça da bin demek. Bu desteklenen bir teori tabii. Cengizhan da İran’a ilerlerken, o zamanlar o coğrafya horasan diye geçiyor, bin askerini oraya bırakıp ilerliyor ve öylece orada kendi halkı olmuş oluyor. Böylece de bu bin askerden gelen askerler Hazara olmuş oluyor. Yani kökenimiz Moğol.


Zaten dünyada her on kişiden biri Moğol geni taşır derler.

Evet, öyle ama biz Pakistan’da azınlığız aslında.


Çoğunluk kim peki?

En çok (okunuşuyla) Hancabi dediğimiz millet var. Onlar da Indo-European dediğimiz kişiler. Nüfusun yüzde altmışını oluşturuyor.


Başka kimler var azınlık olarak?

Azınlık olarak bence en ilginci kuzey tarafında Çin tarafında sayıları sekiz bin kadar olan Kalaşlar. Tipleri de farklı. Mavi gözlü sarışınlar. Şöyle deniliyor. Onlar büyük İskender soyundan geliyor ve İskender Pakistan’dan geçerken hastalanıp ölüyor ve bunlarda ondan sonra burada kalan kişiler. Kültür olarak tamamen Pakistanlılar ama. Adapte olmuşlar.

----
Daha sonra başka şeylerde konuştuk ama röportaj dışı olduğu için soru-cevaplar burada bitiyor arkadaşlar. Benim için oldukça eğlenceli bir röportajdı. Kendisine bana katıldığı bir kez daha teşekkür ediyorum. Bir sonraki yazıda görüşmek üzere.

Not: Fotoğraf çekmeyi unuttum. Güncelleme gelecek bu yazıya.


Emre Erdoğdu
















Yorumlar